tarafından

Faili Meçhuller ve Kayıplar Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinde, kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanması ve çözüm rotasına girilmesi istenerek, Türkiye’nin ihlalleriyle yüzleşerek hesap vermesi gerektiği vurgulandı.

Ateşkes, yüzleş ve hesap ver

Faili Meçhuller ve Kayıplar Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinde, kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanması ve çözüm rotasına girilmesi istenerek, Türkiye’nin ihlalleriyle yüzleşerek hesap vermesi gerektiği vurgulandı.

DTK’nin Amed’de düzenlediği „Faili Meçhuller ve Kayıplar Çalıştayı“ sonuçlandı. Kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanması; Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için taraflar arasında kesilen müzakerelerin yeniden başlatılması mesajı veren çalıştayın sonuç bildirgesinde, yüzleşme için bir an önce “Hakikat ve Adalet Komisyonu’nun kurulması gerektiği” çağrısı yapıldı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından hafta sonu Amed’de gerçekleştirilen “Faili Meçhuller ve Kayıplar Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi açıklandı. Çok sayıda gazeteci, yazar ve akademisyen ile kayıp yakınları, sendika, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin katıldığı çalıştayın sonuç bildirgesini Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan Coşkun Üsterci açıkladı. Üsterci, çalıştayda, Türkiye’nin 1915 Ermeni-Süryani kırımıyla başlayıp, Kürtlere, farklı dinsel ve mezhepsel gruplara yönelen katliam ve askeri darbe süreçlerinde yaşanan ağır ihlallerin günümüze kadar büyük altüst oluşlara ve toplumsal travmalara sebep olduğu gerçeğinin ortaya çıktığına dikkat çekti.Müzakereler yeniden başlamalı
Travmatik tarihin son 30 yılda Kürt sorunu nedeniyle yaşanan silahlı çatışmalı ortamdan kaynaklı karmaşık hale geldiğini belirten Üsterci, bu anlamda 90’lı yılların başının kritik bir eşik oluşturduğuna vurgu yaptı. Üsterci, “Faili Meçhuller ve Kayıplar” üzerine araştırma ve çalışma yürüten STK’lerin “Yaşam hakkı ihlali” başlığı altında bu dönemde gerçekleşen faili meçhuller ve kayıpların yanı sıra yargısız infazlar, cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerindeki ölümler, silahlı çatışmalar, sivillere yönelik saldırılar, mayın ve serbest patlayıcıların yol açtığı ölümler ile şüpheli asker ölümleri ve toplu mezarlar hakkında veri ve bilgileri katılımcılarla paylaştığını kaydetti. Üsterci, “Evrensel hukuk açısından da insanlığa karşı suç olarak tanımlanan kayıplar, Türkiye’nin er ya da geç mutlaka yüzleşmesi gereken gerçeğidir” dedi. Hakikatin açığa çıkarılması, ağır hak ihlalleri ile yüzleşilmesi, faillerin cezalandırılması ve bunların sonucunda yaraların sarılarak mağdurun yanı sıra toplumun kendini onarabilmesi için adalete erişimin önündeki her türlü engelin kaldırılması gerektiğini belirten Üsterci, şöyle konuştu: “Bu engellerin başında öncelikle kayıp ve faili meçhul cinayetler yoluyla devletin muazzam yok etme gücünün-şiddetinin toplumda yarattığı korku gelmektedir. Devletin kayıpları yok sayması ve inkar etmesi özellikle kayıp yakınlarının üzerinde bir belirsizliğe yol açmaktadır. Bu belirsizlik halinin beraberinde yarattığı korku ve güvensizlik, yine kayıp yakınlarının adalete erişimine engel oluşturmaktadır. Kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanması ve Kürt meselesinin demokratik ve barışçı çözümü için taraflar arasında müzakereler yeniden başlatılmalıdır.”

Türkiye UCM’ye taraf olsun

Coşkun Üsterci, Hakikat ve Adalet Komisyonu’nun kurulması gerektiğinin altını çizerek, sonuç bildirgesinde yer alan diğer maddeleri şöyle sıraladı:

…..

– Birleşmiş Milletler Kayıplar Sözleşmesi hiçbir çekince koyulmadan derhal kabul edilmelidir. Sözleşmenin gereklerinin yerine getirilerek, sözleşmede belirtilen komitenin yetkileri tanınmalıdır.

…../

– Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taraf olunmalı ve UCM’nin yargı yetkisi tanınmalıdır.

….

– Silahlı çatışma hukukunda uygulanan Cenevre Sözleşmeleri ek protokolleri onaylanmalıdır.

…./

– İşkence ve kötü muamele, faili meçhul cinayetler ve kaybetme gibi yaşam hakkı ihlallerinde “zaman aşımı” uygulanmamalı, bu konudaki AİHM kararlarına uyulmalı ve mevcut yasalardaki bu konularla ilgili zaman aşımı hükümleri kaldırılmalıdır.

…./

– Meclis’te bu tür yaşam hakkı ihlallerini araştırmak üzere “araştırma komisyonu” oluşturulmalıdır.

…./

– Toplu mezarların açılması işlemlerinde BM tarafından kabul edilmiş olan Minnesota Otopsi Protokolü’nün uygulanması; çalışmalarda bağımsız uzmanların yer alması ve denetime açık olması sağlanmalıdır; Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından 2003 yılında yayımlanan “Uzman olmayanların ceset kalıntıları ve ölü hakkında bilgi yönetiminde yararlanabilecekleri başarılı uygulamalar” başlıklı kılavuzunun STK’ler tarafından uygulanmasına engel olunmamalıdır.

…./

– Toplu mezar açma ve kanıt toplama, kimliklendirme gibi bütün süreçler başta kayıp yakınları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kişi ve kurumların denetim ve gözetimine açık olmalıdır. Kayıplara ve yakınlarına ait her türlü veri ve bilgiler uluslararası standartlarda toplanarak, güvenirliği sağlanmış bağımsız organ/birimlerde saklanmalıdır.

…./

– Toplumsal belleğin belirsizlikten kurtulması için faili meçhuller ve kayıplar konusunda çalışma yürüten ve arşive sahip olan STK’ler arşivlerini herkese açmalı, ortak çalışma ve mücadele yürütmenin koşullarını oluşturmalıdır.

…./

–  Başta Adalet ve İçişleri bakanlıkları olmak üzere ilgili devlet birimleri kayıplar ve faili meçhul cinayetler hakkında sağlıklı veri ve bilgi akışı sağlamalı ve arşivlerini kamuoyuyla paylaşmalıdır.

…./

– Toplumunun her bakımdan hapsolduğu travmatik süreçlerle baş edebilmesi için “Gerçek / Hakikat Hakkı”, “Adalete Ulaşım” ve “Onarım Programları” gibi alt başlıklardan oluşabilecek bütünlüklü programlar oluşturulmalıdır. n AMED
75

Yorum bırakın